"bir huyum var benim: artık böyle mi yetiştirildim, yoksa
tanrı mı beni böyle yarattı, orasını bilmiyorum. bildiğim tek şey şu:
başkalarının mutsuz olmasına sebep oluyorsam, bilin ki ben onlardan daha az
mutsuz değilim. tabii ki karşımdakileri rahatlatan bir şey değil bu, ama bir
gerçek. gençliğimde, ailemden ayrıldığım andan itibaren paranın satın
alabileceği her zevki çılgıncasına tatmaya başladım, hepsinden de bıktım tabii.
grand monden, atıldım sonra, sosyeteden usandım, kibar kadınları sevdim, onlar
da beni sevdiler, ama onların sevgisi sadece kafamla onurumu dolduruyordu,
yüreğim ise bomboştu... okumaya, çalışmaya başladım öğrenmekten de sıkıldım-ne
ünün ne de mutluluğun öğrenmekle ilgisi olmadığını anladım, en mutlu insanlar
bilgisiz insanlardır çünkü, ün de bir talih meselesidir, ün kazanmak için
becerikli olmak yetiyor. derken bunalmaya başladım... kısa zaman sonra
kafkasya'ya gönderildim; hayatımın en mutlu anıydı bu. çeçen kurşunları
arasında bunaltının yeri yoktur sanıyordum. boşunaymış! bir ay geçti, kurşun
vızıltılarına da, ölümün yanıbaşımda dolaşmasına da öyle alıştım ki,
sivrisineklerle daha çok ilgilenmeye başladım; son umudumu yitirdiğim için
eskisinden de çok bunalıyordum. bella'yı evimde gördüğüm zaman, kucaklayıp kara
buklelerinden öptüğüm zaman, bana acıyan kader tarafından gönderilmiş bir melek
olduğunu sandım onun, ne budalaymışım!... yine yanılmışım. yabani bir kızı
sevmek, kibar birkadını sevmekten pek farklı değilmiş; birinin hoppalığı insanı
nasıl bıktırıyorsa ötekinin de bilgisizliği, basitliği o kadar bıktırıyor. yine
de hoşlanmıyorum ondan; mutlu anlar yaşattı bana; onun uğruna canımı bile
veririm; ama arkadaşlığı renksiz bir arkadaşlık. budala mıyım, kötü bir insan
mıyım, bilmiyorum; bildiğim bir şey var: ben belki de ondan daha çok acınacak
haldeydim. şu anlamsız dünya ruhumu bozmuş; kafam tedirgin, yüreğim doymak
bilmiyor; hiçbir şeyle yetinmiyorum; zevke nasıl alıştıysam acıya da öyle
alışıyorum, hayatım gittikçe boşalıyor; bir tek çare kaldı benim için: yolculuk
etmek. en kısa zamanda yola çıkacağım ama, avrupa'ya değil, tanrı korusun!
amerika'ya, arabistan'a, hindistan'a gideceğim belki de yolda bir yerlerde
ölürüm! hiç olmazsa bu son rahatlığım fırtınalarla, kötü yollarla
bozulmaz."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder