22.09.2012

"zamanimizin bir kahramani", alinti-2


"bir huyum var benim: artık böyle mi yetiştirildim, yoksa tanrı mı beni böyle yarattı, orasını bilmiyorum. bildiğim tek şey şu: başkalarının mutsuz olmasına sebep oluyorsam, bilin ki ben onlardan daha az mutsuz değilim. tabii ki karşımdakileri rahatlatan bir şey değil bu, ama bir gerçek. gençliğimde, ailemden ayrıldığım andan itibaren paranın satın alabileceği her zevki çılgıncasına tatmaya başladım, hepsinden de bıktım tabii. grand monden, atıldım sonra, sosyeteden usandım, kibar kadınları sevdim, onlar da beni sevdiler, ama onların sevgisi sadece kafamla onurumu dolduruyordu, yüreğim ise bomboştu... okumaya, çalışmaya başladım öğrenmekten de sıkıldım-ne ünün ne de mutluluğun öğrenmekle ilgisi olmadığını anladım, en mutlu insanlar bilgisiz insanlardır çünkü, ün de bir talih meselesidir, ün kazanmak için becerikli olmak yetiyor. derken bunalmaya başladım... kısa zaman sonra kafkasya'ya gönderildim; hayatımın en mutlu anıydı bu. çeçen kurşunları arasında bunaltının yeri yoktur sanıyordum. boşunaymış! bir ay geçti, kurşun vızıltılarına da, ölümün yanıbaşımda dolaşmasına da öyle alıştım ki, sivrisineklerle daha çok ilgilenmeye başladım; son umudumu yitirdiğim için eskisinden de çok bunalıyordum. bella'yı evimde gördüğüm zaman, kucaklayıp kara buklelerinden öptüğüm zaman, bana acıyan kader tarafından gönderilmiş bir melek olduğunu sandım onun, ne budalaymışım!... yine yanılmışım. yabani bir kızı sevmek, kibar birkadını sevmekten pek farklı değilmiş; birinin hoppalığı insanı nasıl bıktırıyorsa ötekinin de bilgisizliği, basitliği o kadar bıktırıyor. yine de hoşlanmıyorum ondan; mutlu anlar yaşattı bana; onun uğruna canımı bile veririm; ama arkadaşlığı renksiz bir arkadaşlık. budala mıyım, kötü bir insan mıyım, bilmiyorum; bildiğim bir şey var: ben belki de ondan daha çok acınacak haldeydim. şu anlamsız dünya ruhumu bozmuş; kafam tedirgin, yüreğim doymak bilmiyor; hiçbir şeyle yetinmiyorum; zevke nasıl alıştıysam acıya da öyle alışıyorum, hayatım gittikçe boşalıyor; bir tek çare kaldı benim için: yolculuk etmek. en kısa zamanda yola çıkacağım ama, avrupa'ya değil, tanrı korusun! amerika'ya, arabistan'a, hindistan'a gideceğim belki de yolda bir yerlerde ölürüm! hiç olmazsa bu son rahatlığım fırtınalarla, kötü yollarla bozulmaz."

Hiç yorum yok: