Tencere Yuvarlanmış Kapağını Bulmuş
Blogun arka plani konusunda anlasamayan iki arkadasin paylasim yeri...
12.11.2012
28.10.2012
something-across the universe
Konu olarak belki degil; ama müzik söz konusuysa, across the universe gelmis gecmis en iyi filmler arasina girebilir.
27.10.2012
19.10.2012
22.09.2012
"zamanimizin bir kahramani", alinti-2
"bir huyum var benim: artık böyle mi yetiştirildim, yoksa
tanrı mı beni böyle yarattı, orasını bilmiyorum. bildiğim tek şey şu:
başkalarının mutsuz olmasına sebep oluyorsam, bilin ki ben onlardan daha az
mutsuz değilim. tabii ki karşımdakileri rahatlatan bir şey değil bu, ama bir
gerçek. gençliğimde, ailemden ayrıldığım andan itibaren paranın satın
alabileceği her zevki çılgıncasına tatmaya başladım, hepsinden de bıktım tabii.
grand monden, atıldım sonra, sosyeteden usandım, kibar kadınları sevdim, onlar
da beni sevdiler, ama onların sevgisi sadece kafamla onurumu dolduruyordu,
yüreğim ise bomboştu... okumaya, çalışmaya başladım öğrenmekten de sıkıldım-ne
ünün ne de mutluluğun öğrenmekle ilgisi olmadığını anladım, en mutlu insanlar
bilgisiz insanlardır çünkü, ün de bir talih meselesidir, ün kazanmak için
becerikli olmak yetiyor. derken bunalmaya başladım... kısa zaman sonra
kafkasya'ya gönderildim; hayatımın en mutlu anıydı bu. çeçen kurşunları
arasında bunaltının yeri yoktur sanıyordum. boşunaymış! bir ay geçti, kurşun
vızıltılarına da, ölümün yanıbaşımda dolaşmasına da öyle alıştım ki,
sivrisineklerle daha çok ilgilenmeye başladım; son umudumu yitirdiğim için
eskisinden de çok bunalıyordum. bella'yı evimde gördüğüm zaman, kucaklayıp kara
buklelerinden öptüğüm zaman, bana acıyan kader tarafından gönderilmiş bir melek
olduğunu sandım onun, ne budalaymışım!... yine yanılmışım. yabani bir kızı
sevmek, kibar birkadını sevmekten pek farklı değilmiş; birinin hoppalığı insanı
nasıl bıktırıyorsa ötekinin de bilgisizliği, basitliği o kadar bıktırıyor. yine
de hoşlanmıyorum ondan; mutlu anlar yaşattı bana; onun uğruna canımı bile
veririm; ama arkadaşlığı renksiz bir arkadaşlık. budala mıyım, kötü bir insan
mıyım, bilmiyorum; bildiğim bir şey var: ben belki de ondan daha çok acınacak
haldeydim. şu anlamsız dünya ruhumu bozmuş; kafam tedirgin, yüreğim doymak
bilmiyor; hiçbir şeyle yetinmiyorum; zevke nasıl alıştıysam acıya da öyle
alışıyorum, hayatım gittikçe boşalıyor; bir tek çare kaldı benim için: yolculuk
etmek. en kısa zamanda yola çıkacağım ama, avrupa'ya değil, tanrı korusun!
amerika'ya, arabistan'a, hindistan'a gideceğim belki de yolda bir yerlerde
ölürüm! hiç olmazsa bu son rahatlığım fırtınalarla, kötü yollarla
bozulmaz."
"zamanimizin bir kahramani",alinti-1
“evet, doğrusunu isterseniz, insan ruhunun yalnızca mutluluk
istediği, yüreğin birini büyük bir güçle, bir tutkuyla sevmeye ihtiyaç duyduğu
dönemi atlatmışım ben. şimdilik, bütün isteğim sevilmek, hem de az kimse
tarafından: arasıra, bir tek sürekli bağlılığın yeteceğini bile düşünmüşümdür
kalbin acınacak bir alışkanlığı!
bir nokta hep acayip görünmüştür bana: şimdiye kadar
sevdiğim hiçbir kadının esiri olmadım; tersine, onların iradeleri ve kalpleri
üstünde tartışılmaz bir egemenlik kazandım, hem de hiç kendimi zorlamadan.
neden? hiçbir zaman hiçbir şeye yeterince değer vermediğimden mi, onların beni
elden kaçırmamak için durmadan korkmalarından mı? yoksa güçlü bir organizmanın
etkisi mi bu? yoksa, kendi başına buyruk bir kadına rastlamamamdan ötürü mü?
doğrusunu isterseniz, kendi başına buyruk kadınlardan oldum
bittim hoşlanmamışı mdır, alt edemem onları; hem zaten onların alanı değil ki
bu.
bir zamanlar iradesi çetin bir kadın sevmiş, asla
altedememiştim onu. düşman olarak ayrılmıştık; ona beş yıl sonra rastlamış
olsaydım, başka türlü ayrılırdık belki.”
13.07.2012
Resim: Fotokritik.com
"1787de, moulins yakınlarında bir handa,
filozofların etkisinde yetişmiş ve diderot ile arkadaşlığı olan bir ihtiyar
ölmek üzereydi. Yöredeki papazlar, ellerinden gelen her şeyi yapmışlardı, ama
çabaları boşa gitmişti.ihtiyar dinin son gereklerinin yerine getirilmesini bir
türlü kabul etmiyordu, çünkü tümtanrıcıydı. hiçbir şeye inanmayan bay de
rollebon da o yöredeydi. ihtiyarı iki saat içinde hristiyan dinine
döndüreceğini söyleyerek, moulins papazıyla bahse girişti. papaz bahsi kabul
etti ve kaybetti. rollebon, sabahın üçünde işe girişti, ihtiyar beşte günah
çıkarttı ve yedide öldü. papaz ‘ tartışma sanatında ne kadar güçlüymüşsünüz! bizi
bile geçtiniz’ dedi.” rollebon, ‘ onunla tartışmadım, cehnnemden söz açıp içine
korku saldım’ diye karşılık verdi.”
Jean Paul Sartre
18.06.2012
11.06.2012
Tumbalalaika
"A young lad stands, and he thinks
Thinks and thinks the whole night through
Whom to take and not to shame
Whom to take and not to shame
Whom to take and not to shame
Whom to take and not to shame
Tumbala, Tumbala, Tumbalalaika
Tumbala, Tumbala, Tumbalalaika
Tumbalalaika, strum balalaika
Tumbalalaika, may we be happy
Tumbala, Tumbala, Tumbalalaika
Tumbalalaika, strum balalaika
Tumbalalaika, may we be happy
Girl, girl, I want to ask of you
What can grow, grow without rain?
What can burn and never end?
What can yearn, cry without tears?
What can grow, grow without rain?
What can burn and never end?
What can yearn, cry without tears?
Foolish lad, why do you have to ask?
A stone can grow, grow without rain
Love can burn and never end
A heart can yearn, cry without tears
A stone can grow, grow without rain
Love can burn and never end
A heart can yearn, cry without tears
What is higher than a house?
What is swifter than a mouse?
What is deeper than a well?
What is bitter, more bitter than gall?
What is swifter than a mouse?
What is deeper than a well?
What is bitter, more bitter than gall?
A chimney is higher than a house
A cat is swifter than a mouse
The Torah is deeper than a well
Death is bitter, more bitter than gall "A cat is swifter than a mouse
The Torah is deeper than a well
Birden fazla kiza asik olan ve onlardan biriyle evlenmek isteyen bir oglanin öyküsüdür tumbalalaika. Bu öyküde, oglan birini secerken bu kizlardan, hicbirinin kalbini de kirmak istemiyormis ve bu yüzden bu kizlar icin bir dizi soru hazirlamis bu askin gercek galibini bulmak icin...
5.06.2012
10.05.2012
7.05.2012
25.04.2012
Hem kendine kıydın
Hem de bana
Ardına bile bakmadan gidiyorsun şimdi
Hey delikanlı
Hey delikanlı
Sırtımda unuttun bıçağını
Ne kadar gitsen de uzağa
Kanımın izi kalacak avuçlarında
Hey delikanlı
Hey delikanlı
Geri döneceksin
Bir dolunay vakti
Geri döneceksin
Gömmek için
Beni öldürdüğün yere
Kendini usulca
Aşka, şiire, ölüme bırakmış
Ve çoktan toprağa karışmış
Bedenimin sırtında
Bulacaksın ay ışığında bıçağını
Kanını silip alacaksın koynuna
Saplamak için başkalarına
Hey delikanlı
Hey delikanlı
Unuttuğun bu kadar mı?
mungan
Hem de bana
Ardına bile bakmadan gidiyorsun şimdi
Hey delikanlı
Hey delikanlı
Sırtımda unuttun bıçağını
Ne kadar gitsen de uzağa
Kanımın izi kalacak avuçlarında
Hey delikanlı
Hey delikanlı
Geri döneceksin
Bir dolunay vakti
Geri döneceksin
Gömmek için
Beni öldürdüğün yere
Kendini usulca
Aşka, şiire, ölüme bırakmış
Ve çoktan toprağa karışmış
Bedenimin sırtında
Bulacaksın ay ışığında bıçağını
Kanını silip alacaksın koynuna
Saplamak için başkalarına
Hey delikanlı
Hey delikanlı
Unuttuğun bu kadar mı?
mungan
8.04.2012
adio kerida
Elveda, elveda sevgilim..
yasamak istemiyorum; cünkü sen bana hayatı zehir ettin..
yasamak istemiyorum; cünkü sen bana hayatı zehir ettin..
Annen seni dünyaya getirdiğinde,ikinci bir kere sevebilecek kalbi vermemiş..
elveda, elveda sevgilim..
elveda, elveda sevgilim..
Git ve kendine başka aşklar ara,başka kapilari çal,
tutkulu başka bir aşkı bekle..
tutkulu başka bir aşkı bekle..
Benim için öldün sen..
Elveda, elveda sevgilim..yaşamak istemiyorum;
cünkü sen bana hayatı zehir ettin..
cünkü sen bana hayatı zehir ettin..
6.04.2012
10.03.2012
4.03.2012
3.03.2012
Paramparça
Ellerimi açsam yalnız sana
Ağlasam çocuk gibi
Eskileri anlatsam
Derviş gibi abdal gibi tapar gibi..
Paramparça..
Ağlasam çocuk gibi
Eskileri anlatsam
Derviş gibi abdal gibi tapar gibi..
Paramparça..
2.03.2012
Güzel kalan yaralar vardır. Sende benim artık ancak izi belli olan, zaman zaman yanlış bir dokunuş yada mevsimsiz bir yağmurla sızlayan ama hep güzel kalan yaramsın. Ne zamandır onla birlikte yaşamaya çalışıyorum, bunu öğrenmeye. Senin imgen, yaşamda değilde, kimi şiirlerde bulabildiğim bir boyut veriyor bana..
18.02.2012
15.02.2012
Bir sarkinin hatirlattiklari...
2000 yazi, A., N., deniz, uzun izinler koparmak icin ailelerimizin gozunun icine baktigimiz geceler, chrysler, yazlik, ailem, papatya, gencligim...
13.02.2012
11.02.2012
Hep yabanci parcalari paylastigimi fark ettim. Bugün de bir degisiklik olsun. Sanat Günes'imizden bir seyler paylasmak istiyorum.
" Nihansin dideden ey mest-i nazim
Bana sensiz cihanda can ne lazim
Benim sensin felekte care sazim
Bana sensiz cihanda can ne lazim
Revadir matemim tutsa felekler
Bana insan degil aglar melekler
Hepaya gitti hep bunca emekler
Bana sensiz cihanda can ne lazim."
" Nihansin dideden ey mest-i nazim
Bana sensiz cihanda can ne lazim
Benim sensin felekte care sazim
Bana sensiz cihanda can ne lazim
Revadir matemim tutsa felekler
Bana insan degil aglar melekler
Hepaya gitti hep bunca emekler
Bana sensiz cihanda can ne lazim."
The Girl
" is there anybody listen to my story
all about the girl who came to stay
she's the kind of girl you want so much it makes you sorry
still you don't regret a single day
oh girl
girl
when i think of all the times i tried so hard to leave her
she will turn to me and start to cry
and she promises the earth to me and i believe her
after all this time i don't know why
oh girl
all about the girl who came to stay
she's the kind of girl you want so much it makes you sorry
still you don't regret a single day
oh girl
girl
when i think of all the times i tried so hard to leave her
she will turn to me and start to cry
and she promises the earth to me and i believe her
after all this time i don't know why
oh girl
girl
she's the kind of girl who puts you down when friends are there you feel a fool
when you say she's lookin good she acts as if it's understood she's cool
ohh girl
girl
was she told when she was young that fame would lead to pleasure
did she understand it when they said
that a man must break his back to earn his day of leisure
will she still believe it when he's dead
ohh girl
girlll.."
she's the kind of girl who puts you down when friends are there you feel a fool
when you say she's lookin good she acts as if it's understood she's cool
ohh girl
girl
was she told when she was young that fame would lead to pleasure
did she understand it when they said
that a man must break his back to earn his day of leisure
will she still believe it when he's dead
ohh girl
girlll.."
The Beatles
9.02.2012
7.02.2012
"sen bir rota çizmiş olsan da kesinkes, yolun hep bir planı vardır senin hakkında. yolları yolculuk, yola çıkanı yolcu yapan budur. aldanmazsan, kapılmaz ve yanılmazsan varamazsın yolun gideceği yere. yolculuğun gizi budur: kaybetmezsen yolunu bulamazsın aslında.
bir soru’n olmalı mutlaka. o soruyu sormalısın, kimsenin anlamadığı bir dilde konuşan ve hep aynı cümleyi tekrar eden bir derviş gibi döne döne aynı soruyu sormalısın. cevap, başlangıçta tahmin ettiğinden ne kadar uzakta ise gerçeğe o kadar yakındır. sarsılmamışsan ,soru’nu kaybetmekten korkmuşsan,hiçbir yere gitmemişsindir aslında.
düzenin bozulmalı. evden çıkmak budur aslında. yolculuk bir düşmek ve kalkmak meselesidir. eve yaralarla dönülmüyorsa hiç gidilmemiştir…
sadece uzaklardan gelenler bilirler evlerinin kokusunu. yollara, evlerimizi anlamak için çıkılır. fakat yolda bulduğun cevaplar eve geldiğinde,yakalanmış kelebeğin renklerinin sönmesi gibi parça parça dağılır. yola ait cümleler,yazıktır ki hep yolda kalır. onlar, yolun cevaplarıdır. döndüğünde anlatacağın hep renksiz bir hikayedir. cevaplar, suyun altında çok renkli görünen ama sudan çıkarıp kuruduğunda renkleri sönen çakıl taşları gibidir. bu, sana böyle gelir. oysa yeni çocukların yeni yollara çıkması için o çakıl taşlarını getirmek,sözün büyülü suyuyla yeniden ıslatmak, renklerini yeniden canlandırmak gerekir.
göz doyar mı? ne kadar görse, doyar? bazı gözlerin ne görse öğüten bir bakışı vardır;doymaz kapanana kadar. akıl kaç soruyu cevapladığında soru sormaz artık? belki akıl, cevapladıkça çoğaltır soruları. kaç yüz gördüğünde görmüş olursun bütün yüzleri? kaç tanışma sona erdirir şaşırmayı? göğüs ne zaman sonuna kadar dolmuş olur aldığı nefeslerden? son nefesini verdiğinde mi…?
bazısı insanların,durulmadan ölür. kimisi yosun tutmaz hiç. dünya ve insanlık, o insanların hayalleriyle iyileşir."
biz burada devrim yapıyoruz sinyorita, 2005
5.02.2012
Umit
O ani hicbir zaman unutmayacagim...
Ilk kez basbasa kaldigimiz, senenin ilk salisi benim icim icime sigmiyordu...Hakkindaki herseyi ama herseyi sadece sormak ve ogrenmek istiyordum. Gozlerimden, hareketlerimden bunu anlamis olmaliydi...
'Simdi senin aklindan birsuru sey geciyor, pekcok sey de sormak istiyorsun.' dedi.
Guldum.
'Evet..' dedim, 'Dogru tahmin ettin! Konusmadan duramam ben! Kaldi ki senin hakkinda da cok ogrenmek istiyorum..'
'Sorarak ogrenemezsin, ancak yasayarak ogrenirsin...' dedi.
Umitlenmistim...Ama bosunaymis!
Ilk kez basbasa kaldigimiz, senenin ilk salisi benim icim icime sigmiyordu...Hakkindaki herseyi ama herseyi sadece sormak ve ogrenmek istiyordum. Gozlerimden, hareketlerimden bunu anlamis olmaliydi...
'Simdi senin aklindan birsuru sey geciyor, pekcok sey de sormak istiyorsun.' dedi.
Guldum.
'Evet..' dedim, 'Dogru tahmin ettin! Konusmadan duramam ben! Kaldi ki senin hakkinda da cok ogrenmek istiyorum..'
'Sorarak ogrenemezsin, ancak yasayarak ogrenirsin...' dedi.
Umitlenmistim...Ama bosunaymis!
4.02.2012
La Paloma...
When I left Havana nobody saw me go
But my little gaucho maid who loves me so
She came down the pathway following after me
That same little gaucho maid that I longed to see
If at your window you see a gentle dove
Treat it with care and welcome it there with love
It may be so I do not deny its glee
Crown it with flowers grant love its hours for me
Oh my darling be mine
Won't you say that you love me
All my passions so tender oh please
surrender your love divine
Ah my darling be mine
Won't you say that you love me
Oh my passions so tender oh please
surrender your love divine
Oh my darling be mine
Won't you say that you love me
All my passions so tender oh please
surrender your love divine
by Sebastián Iradier
3.02.2012
1.02.2012
...
...
yalnızların en büyük sorunu
tek başına özgürlük ne işe yarayacak
bir türlü çözemedikleri bu
ölü bir gezegenin
soğuk tenhalığı
benzemesin diye
özgürlük mutlaka paylaşılacak
suç ortağı bir sevgiliyle
yalnızların en büyük sorunu
tek başına özgürlük ne işe yarayacak
bir türlü çözemedikleri bu
ölü bir gezegenin
soğuk tenhalığı
benzemesin diye
özgürlük mutlaka paylaşılacak
suç ortağı bir sevgiliyle
Atilla ilhan
27.01.2012
Wanderer above the Sea of Fog
Picture: Caspar David Friedrich
"...insanlarla o kadar ilgilenmeyiz ki, bize bunca acı ve mutluluk verebilme gücünü bir kişiye yüklediğimizde, o kişi başka bir dünyaya aitmiş gibi görünür gözümüze, bir şiirsellikle harmalanır ve hayatımızı, kendisinin az çok yakınımızda bulunacağı heyecan dolu bir akış haline getirir."
Marcel Proust
Marcel Proust
25.01.2012
18.01.2012
15.01.2012
13.01.2012
Anneanne...
Bu aralar iyice garip oldum.
Dün gece markette arkamda 5 tane genç vardı. Kuyrukta olmalarına rağmen hepsi kafa kafaya vermiş cep telefonlarıyla fotoğraf çekiliyorlardı, gülüşüyorlardı. Yan dönüp, bir iki dakika bile olsa onları izlemeye koyuldum. Gülüşmeler çok hoşuma gitmişti. Sonra işi abartıp iyice izlemeye başladım onları...İçimden 'ehh tabi bizde zamanında böyleydik...ne güzeller!Bırakın eğlensin çocuklar...' gibi yorumlarda bulunurken, aslında birinin bana tokat atması gerekiyordu. Arkamdaki insanlar benden maksimum 3 yaş küçüktüler. Hani bilemedin 5 yaş. Benim girdiğim o anneanne ruhuna akıl-sır vermem imkansız. Son günlerde hep böyle geçmişe bakıp hüzünlenme, böyle 'feleğin çemberinden geçtim ben ooolluuummm..' tavırları, 'hey gidi hey ne günlerdi a.q..' davranışları sergiliyorum. Yasım kac? 28...
Bir silkinmem lazım. Kalkıp yürümeye ardından koşmaya başlamam lazım ama, ben ayağa kalktıktan sonra gene kaba etimin üstüne pat diye atıveriyorum kendimi...Böyle bir vurdum duymazlık, hayattan bezmişlik, aman be boşver sende hayat kısa nasıl olsa durumları... Deli oluyorum çünkü bu ben değilim! Eski halimi geri istiyorum. Lütfen...
11.01.2012
Ozledigin...
...gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin
özlem, gidip görememendir; ama
gidip görmek istemen
özlediğin, gidip görmek istediğin-
ama gidip göremediğin
özlem, gidip görmek istemen-
ama, gidememen, görememen;
gene de, istemen...
ama, gidip görmek istediğin
özlem, gidip görememendir; ama
gidip görmek istemen
özlediğin, gidip görmek istediğin-
ama gidip göremediğin
özlem, gidip görmek istemen-
ama, gidememen, görememen;
gene de, istemen...
9.01.2012
5.01.2012
bekleyecek mi?
'' beni vapura bindirecek misin? diye sordun
-evet canım herşeyi yapacağız birlikte dedim ben de-
oysa ne sen 'vapura binebilecek' haldeydin, ne de ben seni herhangi bir şeye 'bindirebilecek' halde- uzaktan 'haberleşmek' dışında, hiçbir şey yapamıyorduk, birlikte- nerede kalmıştı ki, 'herşey'i yapmak..
gene de:
bekleyecektim,
bekleyecektin,
bekleyecektik...''
oruç aruoba,
ile-ilişki defteri-,147
-evet canım herşeyi yapacağız birlikte dedim ben de-
oysa ne sen 'vapura binebilecek' haldeydin, ne de ben seni herhangi bir şeye 'bindirebilecek' halde- uzaktan 'haberleşmek' dışında, hiçbir şey yapamıyorduk, birlikte- nerede kalmıştı ki, 'herşey'i yapmak..
gene de:
bekleyecektim,
bekleyecektin,
bekleyecektik...''
oruç aruoba,
ile-ilişki defteri-,147
1.01.2012
Beklemek...
Yemek sofrasindayiz. Ayrilamama sadece 1 saat kalmis, icim buruk, keske diyorum, birsey olsada gitmesem. Biraz daha uzun kalsam. Birazcik daha!
Safiye oturdugu koseden hepimize soyle bir bakti ve sordu...
"Peki..." dedi, "Sizce gitmek mi zor yoksa kalmak mi?"
Hic dusunmediler hemen cevap verdiler..."Kalmak daha zor!" dediler.
Ama simdi dusunuyorum da ne gitmek ne de kalmak zormus. En zor sey beklemekmis. Zamanin gelmesini beklemek!
14.12.2011
..sevmek, her şeyi ölesiye sevmek!
"Küçük şeyleri unutamayanlar, en geri hatıraları da unutamayanlardır. Hafızalarının bu bahtsız kuvveti karşısında hiçbir memleket, hiçbir vatan tutmadan her yeri, her şeyi severek öleceklerdir."
Sait Faik Abasıyanık
12.12.2011
Aynanin onu
neden ağladığımı bilmiyorum, diyorsun
çünkü bir şeyler değişiyor içinde
kendini ikna etmiyor düştüğün boşluk
bildiklerin başkalaşıyor gözlerinin önünde
yabancılığı öğreniyorsun
gece söndürür hayalet olmaya yetmeyenlerin ışığını
güçlü olmaya benden daha çok ihtiyacın var
çünkü haksız olduğunu
kalbinin bir yerinde biliyorsun
gündüzün kepenklerinde duyduğun güven
çelimsiz gölgelerin fısıldadığı
küçük sırlarla büyüyorsun
zamanın ve
aynanın önüne bırakılmış
kısa bir mektup bu
belki çok sonra anlayacaksın içindekileri
ama şimdi okuyorsun...
Mungan
çünkü bir şeyler değişiyor içinde
kendini ikna etmiyor düştüğün boşluk
bildiklerin başkalaşıyor gözlerinin önünde
yabancılığı öğreniyorsun
gece söndürür hayalet olmaya yetmeyenlerin ışığını
güçlü olmaya benden daha çok ihtiyacın var
çünkü haksız olduğunu
kalbinin bir yerinde biliyorsun
gündüzün kepenklerinde duyduğun güven
çelimsiz gölgelerin fısıldadığı
küçük sırlarla büyüyorsun
zamanın ve
aynanın önüne bırakılmış
kısa bir mektup bu
belki çok sonra anlayacaksın içindekileri
ama şimdi okuyorsun...
Mungan
10.12.2011
6.12.2011
5.12.2011
Çizgi dünyanın en çapkın karakteri dizi oluyor.
"Yılların 'Otisabi'si dizi olmaya hazırlanıyor. Mizah dergisi Uykusuz'da Otisabi hikayelerini yazıp çizen Yılmaz Aslantürk, yayıncılık platformu D-Smart ile el sıkıştı. Otisabi karakteri D-Smart platformunda yayınlanacak bir dizi olacak."
no one knows...
"no one knows what it's like
to be the bad man
to be the sad man
behind blue eyes
no one knows what it's like
to be hated
to be fated
to telling only lies
but my dreams
they aren't as empty
as my conscience seems to be
i have hours, only lonely
my love is vengeance
that's never free
no one knows what it's like
to feel these feelings
like i do
and i blame you
no one bites back as hard
on their anger
none of my pain and woe
can show through
but my dreams
they aren't as empty
as my conscience seems to be
i have hours, only lonely
my love is vengeance
that's never free
when my fist clenches, crack it open
before i use it and lose my cool
when i smile, tell me some bad news
before i laugh and act like a fool
if i swallow anything evil
put your finger down my throat
if i shiver, please give me a blanket
keep me warm, let me wear your coat
no one knows what it's like
to be the bad man
to be the sad man
behind blue eyes"
The Who, Who's next.
4.12.2011
"...ne yol kalıyor ne yolcu ne de kılavuz"
“Kuşlar bir araya toplanıp, bu zamanda hiçbir ülke padişahsız değil. Bundan böyle bizim de padişahsız kalmamamız lazım. Padişahsız ülkede nizam, intizam olmaz. Kendimize bir padişah seçelim diyorlar. Bu sırada hüthüt kuşu geliyor ve kendisinin Süleyman Peygamber'in mahremi ve onun postacısı olduğunu söylüyor. “Sizin zaten bir padişahınız var ama haberiniz yok. O bize bizden yakın da biz ondan uzağız. Daima padişah o dur. Adı Simurg’dur. Binlerce nur ve karanlık perdeler ardındadır. Gelin de onu arayıp bulalım.” diyor. Kuşların her biri bir özür (bahane) getiriyorsa da hüthüt, hepsine de birer birer kandırıcı, inandırıcı doğru cevaplar veriyor. Bunun üzerine hepsi birden hüthüt’ü kendilerine kılavuz yapıp yola düşüyorlar. Yolda hepsi yorgun bitkin bir hale geliyor ve yine birer birer karşı koymaya kalkışıyorlar. Hüthüt bıkmadan yorulmadan her karşı koymaya cevap veriyor ve önlerine istek, aşk, bilim (marifet), nazlanma (istiğna), birleştirme (tevhid), hayret ve yoksullukta yok olma (fakr-u fena) adları verilen yedi vadi daha bulunduğunu, bunları aştılar mı artık Simurg’a ulaşacaklarını söyler. Gene gayrete gelip yola düşerler. Fakat kuşların kimisi yoldaki engellerde kalıyor, kimisi yem isteğiyle bir yerlere dalıyor, kimisi aç ve susuz can veriyor. Sonuçta yüzlerce kuştan ancak “otuz kuş” bu vadileri aşabiliyor.
Bunlar Simurg’u soruyorlar. Tam bu sırada postacı hüthüt gelip Simurg’u istediklerini anlayınca, önlerine birer kağıt parçası koyup okumalarını söylüyor. Okudukça bütün yaptıklarının bu kağıtlarda yazılı olduklarını görüp şaşırıyorlar. Bu sırada Simurg görünüyor; fakat görünenin kendileri olduğunu ve kendilerinin Simurg'dan, yani mana bakımından “otuz kuş”tan ibaret bulunduklarını görüp büsbütün hayrete dalıyorlar.
Simurg 'tan ses geliyor “siz buraya otuz kuş geldiniz, otuz kuş göründünüz. Daha fazla, yahut daha eksik gelseydiniz o kadar görünürdünüz. Burası ayna’dır. Sözün kısası bu makamda hepsi Simurg’da gelip geçici oluyor. Artık ne yol kalıyor ne yolcu ne de kılavuz”
Fariduddin Muhammad İbn İbrahim Attar (1142-1225), Mantik Al-tayr.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)