28.10.2012

something-across the universe

Konu olarak belki degil; ama müzik söz konusuysa, across the universe gelmis gecmis en iyi filmler arasina girebilir.


30.09.2012

22.09.2012

"zamanimizin bir kahramani", alinti-2


"bir huyum var benim: artık böyle mi yetiştirildim, yoksa tanrı mı beni böyle yarattı, orasını bilmiyorum. bildiğim tek şey şu: başkalarının mutsuz olmasına sebep oluyorsam, bilin ki ben onlardan daha az mutsuz değilim. tabii ki karşımdakileri rahatlatan bir şey değil bu, ama bir gerçek. gençliğimde, ailemden ayrıldığım andan itibaren paranın satın alabileceği her zevki çılgıncasına tatmaya başladım, hepsinden de bıktım tabii. grand monden, atıldım sonra, sosyeteden usandım, kibar kadınları sevdim, onlar da beni sevdiler, ama onların sevgisi sadece kafamla onurumu dolduruyordu, yüreğim ise bomboştu... okumaya, çalışmaya başladım öğrenmekten de sıkıldım-ne ünün ne de mutluluğun öğrenmekle ilgisi olmadığını anladım, en mutlu insanlar bilgisiz insanlardır çünkü, ün de bir talih meselesidir, ün kazanmak için becerikli olmak yetiyor. derken bunalmaya başladım... kısa zaman sonra kafkasya'ya gönderildim; hayatımın en mutlu anıydı bu. çeçen kurşunları arasında bunaltının yeri yoktur sanıyordum. boşunaymış! bir ay geçti, kurşun vızıltılarına da, ölümün yanıbaşımda dolaşmasına da öyle alıştım ki, sivrisineklerle daha çok ilgilenmeye başladım; son umudumu yitirdiğim için eskisinden de çok bunalıyordum. bella'yı evimde gördüğüm zaman, kucaklayıp kara buklelerinden öptüğüm zaman, bana acıyan kader tarafından gönderilmiş bir melek olduğunu sandım onun, ne budalaymışım!... yine yanılmışım. yabani bir kızı sevmek, kibar birkadını sevmekten pek farklı değilmiş; birinin hoppalığı insanı nasıl bıktırıyorsa ötekinin de bilgisizliği, basitliği o kadar bıktırıyor. yine de hoşlanmıyorum ondan; mutlu anlar yaşattı bana; onun uğruna canımı bile veririm; ama arkadaşlığı renksiz bir arkadaşlık. budala mıyım, kötü bir insan mıyım, bilmiyorum; bildiğim bir şey var: ben belki de ondan daha çok acınacak haldeydim. şu anlamsız dünya ruhumu bozmuş; kafam tedirgin, yüreğim doymak bilmiyor; hiçbir şeyle yetinmiyorum; zevke nasıl alıştıysam acıya da öyle alışıyorum, hayatım gittikçe boşalıyor; bir tek çare kaldı benim için: yolculuk etmek. en kısa zamanda yola çıkacağım ama, avrupa'ya değil, tanrı korusun! amerika'ya, arabistan'a, hindistan'a gideceğim belki de yolda bir yerlerde ölürüm! hiç olmazsa bu son rahatlığım fırtınalarla, kötü yollarla bozulmaz."

"zamanimizin bir kahramani",alinti-1


“evet, doğrusunu isterseniz, insan ruhunun yalnızca mutluluk istediği, yüreğin birini büyük bir güçle, bir tutkuyla sevmeye ihtiyaç duyduğu dönemi atlatmışım ben. şimdilik, bütün isteğim sevilmek, hem de az kimse tarafından: arasıra, bir tek sürekli bağlılığın yeteceğini bile düşünmüşümdür kalbin acınacak bir alışkanlığı!
bir nokta hep acayip görünmüştür bana: şimdiye kadar sevdiğim hiçbir kadının esiri olmadım; tersine, onların iradeleri ve kalpleri üstünde tartışılmaz bir egemenlik kazandım, hem de hiç kendimi zorlamadan. neden? hiçbir zaman hiçbir şeye yeterince değer vermediğimden mi, onların beni elden kaçırmamak için durmadan korkmalarından mı? yoksa güçlü bir organizmanın etkisi mi bu? yoksa, kendi başına buyruk bir kadına rastlamamamdan ötürü mü?
doğrusunu isterseniz, kendi başına buyruk kadınlardan oldum bittim hoşlanmamışı mdır, alt edemem onları; hem zaten onların alanı değil ki bu.

bir zamanlar iradesi çetin bir kadın sevmiş, asla altedememiştim onu. düşman olarak ayrılmıştık; ona beş yıl sonra rastlamış olsaydım, başka türlü ayrılırdık belki.”

13.07.2012


Resim: Fotokritik.com

"1787de, moulins yakınlarında bir handa, filozofların etkisinde yetişmiş ve diderot ile arkadaşlığı olan bir ihtiyar ölmek üzereydi. Yöredeki papazlar, ellerinden gelen her şeyi yapmışlardı, ama çabaları boşa gitmişti.ihtiyar dinin son gereklerinin yerine getirilmesini bir türlü kabul etmiyordu, çünkü tümtanrıcıydı. hiçbir şeye inanmayan bay de rollebon da o yöredeydi. ihtiyarı iki saat içinde hristiyan dinine döndüreceğini söyleyerek, moulins papazıyla bahse girişti. papaz bahsi kabul etti ve kaybetti. rollebon, sabahın üçünde işe girişti, ihtiyar beşte günah çıkarttı ve yedide öldü. papaz ‘ tartışma sanatında ne kadar güçlüymüşsünüz! bizi bile geçtiniz’ dedi.” rollebon, ‘ onunla tartışmadım, cehnnemden söz açıp içine korku saldım’ diye karşılık verdi.” 

 Jean Paul Sartre

18.06.2012

"sonra, öldüğü zaman,
al da küçük küçük yıldızlara böl onu;
göğün yüzünü öyle bir süsler ki,
bütün dünya geceye gönül verir de
tapmaz olur artık parıltılı güneşe."



romeo ve juliet'ten

11.06.2012

Tumbalalaika


"A young lad stands, and he thinks
Thinks and thinks the whole night through
Whom to take and not to shame
Whom to take and not to shame
Tumbala, Tumbala, Tumbalalaika
Tumbala, Tumbala, Tumbalalaika
Tumbalalaika, strum balalaika
Tumbalalaika, may we be happy
Girl, girl, I want to ask of you
What can grow, grow without rain?
What can burn and never end?
What can yearn, cry without tears?
Foolish lad, why do you have to ask?
A stone can grow, grow without rain
Love can burn and never end
A heart can yearn, cry without tears
What is higher than a house?
What is swifter than a mouse?
What is deeper than a well?
What is bitter, more bitter than gall?
A chimney is higher than a house
A cat is swifter than a mouse
The Torah is deeper than a well
Death is bitter, more bitter than gall "


Birden fazla kiza asik olan ve onlardan biriyle evlenmek isteyen bir oglanin öyküsüdür tumbalalaika. Bu öyküde, oglan  birini secerken bu kizlardan, hicbirinin kalbini de kirmak istemiyormis ve bu yüzden bu kizlar icin bir dizi soru hazirlamis bu askin gercek galibini bulmak icin...

25.04.2012

Hem kendine kıydın 
Hem de bana 
Ardına bile bakmadan gidiyorsun şimdi 
Hey delikanlı 
Hey delikanlı 
Sırtımda unuttun bıçağını 
Ne kadar gitsen de uzağa 
Kanımın izi kalacak avuçlarında 
Hey delikanlı 
Hey delikanlı 
Geri döneceksin 
Bir dolunay vakti 
Geri döneceksin 
Gömmek için 
Beni öldürdüğün yere 
Kendini usulca 
Aşka, şiire, ölüme bırakmış 
Ve çoktan toprağa karışmış 
Bedenimin sırtında 
Bulacaksın ay ışığında bıçağını 
Kanını silip alacaksın koynuna 
Saplamak için başkalarına 
Hey delikanlı 
Hey delikanlı 
Unuttuğun bu kadar mı?


mungan

9.04.2012

"biz değişiriz aşk değişti sanırız.
yiterken de böyleyizdir,
yitince de..."

8.04.2012

adio kerida


Elveda, elveda sevgilim..
yasamak istemiyorum; cünkü sen bana hayatı zehir ettin..
Annen seni dünyaya getirdiğinde,ikinci bir kere sevebilecek kalbi vermemiş..
elveda, elveda sevgilim..
Git ve kendine başka aşklar ara,başka kapilari çal,
tutkulu başka bir aşkı bekle..
Benim için öldün sen..
Elveda, elveda sevgilim..yaşamak istemiyorum;
cünkü sen bana hayatı zehir ettin..

3.03.2012

Paramparça

Ellerimi açsam yalnız sana 
Ağlasam çocuk gibi 
Eskileri anlatsam 
Derviş gibi abdal gibi tapar gibi.. 
Paramparça.. 
"tarihin sayfalarında ‘çocukluk’ diye geçer
diz yaraları, ah diz yaraları"

Ahmet ADA

2.03.2012

Güzel kalan yaralar vardır. Sende benim artık ancak izi belli olan, zaman zaman yanlış bir dokunuş yada mevsimsiz bir yağmurla sızlayan ama hep güzel kalan yaramsın. Ne zamandır onla birlikte yaşamaya çalışıyorum, bunu öğrenmeye. Senin imgen, yaşamda değilde, kimi şiirlerde bulabildiğim bir boyut veriyor bana..

2006

Cok severim...Hep severim...

15.02.2012

Bir sarkinin hatirlattiklari...

2000 yazi, A., N., deniz, uzun izinler koparmak icin ailelerimizin gozunun icine baktigimiz geceler, chrysler, yazlik, ailem, papatya, gencligim...


13.02.2012

Hayatın en hüzünlü anı...


...mevsimine kapıldığın kişinin bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını anladığın andır.

11.02.2012

Hep yabanci parcalari paylastigimi fark ettim. Bugün de bir degisiklik olsun. Sanat Günes'imizden bir seyler paylasmak istiyorum.

                                                    " Nihansin dideden ey mest-i nazim
                                                     Bana sensiz cihanda can ne lazim
                                                     Benim sensin felekte care sazim
                                                     Bana sensiz cihanda can ne lazim
                                                     Revadir matemim tutsa felekler
                                                     Bana insan degil aglar melekler
                                                     Hepaya gitti hep bunca emekler
                                                     Bana sensiz cihanda can ne lazim."

The Girl

 

" is there anybody listen to my story
all about the girl who came to stay
she's the kind of girl you want so much it makes you sorry
still you don't regret a single day

oh girl
girl

when i think of all the times i tried so hard to leave her
she will turn to me and start to cry
and she promises the earth to me and i believe her
after all this time i don't know why

oh girl 
girl

she's the kind of girl who puts you down when friends are there you feel a fool
when you say she's lookin good she acts as if it's understood she's cool

ohh girl
girl

was she told when she was young that fame would lead to pleasure
did she understand it when they said
that a man must break his back to earn his day of leisure
will she still believe it when he's dead
ohh girl
girlll.."

                                                                                                             The Beatles 

9.02.2012

picture: "öpücük", Gustav Klimt.
"Gönlünü, ne kadar büyük olursa olsun,
O görünmez nesneyle doldur.
Yüreğin mutluluktan dolup taşınca,
Ona istediğin adı ver;
Mutluluk, Sevgi, Gönül, Işık, Tanrı…
İsim gürültüden başka birşey değildir.
Göklerin ihtişamını bizden gizleyen bir sistir."
                                                      
                                               Goethe

7.02.2012

"sen bir rota çizmiş olsan da kesinkes, yolun hep bir planı vardır senin hakkında. yolları yolculuk, yola çıkanı yolcu yapan budur. aldanmazsan, kapılmaz ve yanılmazsan varamazsın yolun gideceği yere. yolculuğun gizi budur: kaybetmezsen yolunu bulamazsın aslında.

bir soru’n olmalı mutlaka. o soruyu sormalısın, kimsenin anlamadığı bir dilde konuşan ve hep aynı cümleyi tekrar eden bir derviş gibi döne döne aynı soruyu sormalısın. cevap, başlangıçta tahmin ettiğinden ne kadar uzakta ise gerçeğe o kadar yakındır. sarsılmamışsan ,soru’nu kaybetmekten korkmuşsan,hiçbir yere gitmemişsindir aslında.

düzenin bozulmalı. evden çıkmak budur aslında. yolculuk bir düşmek ve kalkmak meselesidir. eve yaralarla dönülmüyorsa hiç gidilmemiştir…

sadece uzaklardan gelenler bilirler evlerinin kokusunu. yollara, evlerimizi anlamak için çıkılır. fakat yolda bulduğun cevaplar eve geldiğinde,yakalanmış kelebeğin renklerinin sönmesi gibi parça parça dağılır. yola ait cümleler,yazıktır ki hep yolda kalır. onlar, yolun cevaplarıdır. döndüğünde anlatacağın hep renksiz bir hikayedir. cevaplar, suyun altında çok renkli görünen ama sudan çıkarıp kuruduğunda renkleri sönen çakıl taşları gibidir. bu, sana böyle gelir. oysa yeni çocukların yeni yollara çıkması için o çakıl taşlarını getirmek,sözün büyülü suyuyla yeniden ıslatmak, renklerini yeniden canlandırmak gerekir.
göz doyar mı? ne kadar görse, doyar? bazı gözlerin ne görse öğüten bir bakışı vardır;doymaz kapanana kadar. akıl kaç soruyu cevapladığında soru sormaz artık? belki akıl, cevapladıkça çoğaltır soruları. kaç yüz gördüğünde görmüş olursun bütün yüzleri? kaç tanışma sona erdirir şaşırmayı? göğüs ne zaman sonuna kadar dolmuş olur aldığı nefeslerden? son nefesini verdiğinde mi…?

bazısı insanların,durulmadan ölür. kimisi yosun tutmaz hiç. dünya ve insanlık, o insanların hayalleriyle iyileşir." 

biz burada devrim yapıyoruz sinyorita, 2005

Tek Basina


5.02.2012

Umit

O ani hicbir zaman unutmayacagim...
Ilk kez basbasa kaldigimiz, senenin ilk salisi benim icim icime sigmiyordu...Hakkindaki herseyi ama herseyi sadece sormak ve ogrenmek istiyordum. Gozlerimden, hareketlerimden bunu anlamis olmaliydi...
'Simdi senin aklindan birsuru sey geciyor, pekcok sey de sormak istiyorsun.' dedi.
Guldum.
'Evet..' dedim, 'Dogru tahmin ettin! Konusmadan duramam ben! Kaldi ki senin hakkinda da cok ogrenmek istiyorum..'
'Sorarak ogrenemezsin, ancak yasayarak ogrenirsin...' dedi.
Umitlenmistim...Ama bosunaymis!

4.02.2012



some say love, it is a river
that drowns the tender reed.
some say love, it is a razor
that leaves your soul to bleed.
some say love, it is a hunger,
an endless aching need.
i say love, it is a flower,
and you its only seed.

La Paloma...



When I left Havana nobody saw me go
But my little gaucho maid who loves me so
She came down the pathway following after me
That same little gaucho maid that I longed to see
If at your window you see a gentle dove
Treat it with care and welcome it there with love
It may be so I do not deny its glee
Crown it with flowers grant love its hours for me

Oh my darling be mine
Won't you say that you love me
All my passions so tender oh please
surrender your love divine
Ah my darling be mine
Won't you say that you love me
Oh my passions so tender oh please
surrender your love divine

Oh my darling be mine
Won't you say that you love me
All my passions so tender oh please
surrender your love divine

                                                      by Sebastián Iradier

1.02.2012

...

...
yalnızların en büyük sorunu
tek başına özgürlük ne işe yarayacak
bir türlü çözemedikleri bu
ölü bir gezegenin
soğuk tenhalığı
benzemesin diye
özgürlük mutlaka paylaşılacak
suç ortağı bir sevgiliyle

Atilla ilhan

27.01.2012

Wanderer above the Sea of Fog

Picture:  Caspar David Friedrich

"...insanlarla o kadar ilgilenmeyiz ki, bize bunca acı ve mutluluk verebilme gücünü bir kişiye yüklediğimizde, o kişi başka bir dünyaya aitmiş gibi görünür gözümüze, bir şiirsellikle harmalanır ve hayatımızı, kendisinin az çok yakınımızda bulunacağı heyecan dolu bir akış haline getirir." 

Marcel Proust

15.01.2012

" I may not have gone
                 where I intented to go
  but I think I have ended up
                 where I intended to be "

                                 Douglas Adams


                                                    "Kırmızı bir kuştur soluğum
                                                           Kumral göklerinde saçlarının 
                                                           Seni kucağıma alıyorum
                                                           Tarifsiz uzuyor saçların

                                                           Kırmızı bir at oluyor soluğum
                                                           Yüzümün yanmasından anlıyorum
                                                           Yoksuluz gecelerimiz çok kısa
                                                           Dörtnala sevişmek lazım. "

                                                                                           C.Sürey(y)a

                                                          Photo by Ara Güler

13.01.2012

Kendinle kalırsın...


insanlar hayatta bir vardır bir yoktur ama yine sen kendinle kalırsın...

Anneanne...

Bu aralar iyice garip oldum.
Dün gece markette arkamda 5 tane genç vardı. Kuyrukta olmalarına rağmen hepsi kafa kafaya vermiş cep telefonlarıyla fotoğraf çekiliyorlardı, gülüşüyorlardı. Yan dönüp, bir iki dakika bile olsa onları izlemeye koyuldum. Gülüşmeler çok hoşuma gitmişti. Sonra işi abartıp iyice izlemeye başladım onları...İçimden 'ehh tabi bizde zamanında böyleydik...ne güzeller!Bırakın eğlensin çocuklar...' gibi yorumlarda bulunurken, aslında birinin bana tokat atması gerekiyordu. Arkamdaki insanlar benden maksimum 3 yaş küçüktüler. Hani bilemedin 5 yaş. Benim girdiğim o anneanne ruhuna akıl-sır vermem imkansız. Son günlerde hep böyle geçmişe bakıp hüzünlenme, böyle 'feleğin çemberinden geçtim ben ooolluuummm..' tavırları, 'hey gidi hey ne günlerdi a.q..' davranışları sergiliyorum. Yasım kac? 28...


Bir silkinmem lazım. Kalkıp yürümeye ardından koşmaya başlamam lazım ama, ben ayağa kalktıktan sonra gene kaba etimin üstüne pat diye atıveriyorum kendimi...Böyle bir vurdum duymazlık, hayattan bezmişlik, aman be boşver sende hayat kısa nasıl olsa durumları... Deli oluyorum çünkü bu ben değilim! Eski halimi geri istiyorum. Lütfen...

11.01.2012

Ozledigin...

...gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin

özlem, gidip görememendir; ama
gidip görmek istemen

özlediğin, gidip görmek istediğin-
ama gidip göremediğin

özlem, gidip görmek istemen-
ama, gidememen, görememen;
gene de, istemen...

Trouble


they spun a web for me,
they spun a web for me,
they spun a web for me.

5.01.2012

bekleyecek mi?

'' beni vapura bindirecek misin? diye sordun
-evet canım herşeyi yapacağız birlikte dedim ben de-

oysa ne sen 'vapura binebilecek' haldeydin, ne de ben seni herhangi bir şeye 'bindirebilecek' halde- uzaktan 'haberleşmek' dışında, hiçbir şey yapamıyorduk, birlikte- nerede kalmıştı ki, 'herşey'i yapmak..

gene de:
bekleyecektim,
bekleyecektin,
bekleyecektik...''

oruç aruoba,
ile-ilişki defteri-,147

1.01.2012

Beklemek...

Yemek sofrasindayiz. Ayrilamama sadece 1 saat kalmis, icim buruk, keske diyorum, birsey olsada gitmesem. Biraz daha uzun kalsam. Birazcik daha! 

Safiye oturdugu koseden hepimize soyle bir bakti ve sordu...
"Peki..." dedi, "Sizce gitmek mi zor yoksa  kalmak mi?" 
Hic dusunmediler hemen cevap verdiler..."Kalmak daha zor!" dediler. 

Ama simdi dusunuyorum da ne gitmek ne de kalmak zormus. En zor sey beklemekmis. Zamanin gelmesini beklemek!

14.12.2011

..sevmek, her şeyi ölesiye sevmek!




"Küçük şeyleri unutamayanlar, en geri hatıraları da unutamayanlardır. Hafızalarının bu bahtsız kuvveti karşısında hiçbir memleket, hiçbir vatan tutmadan her yeri, her şeyi severek öleceklerdir."

                                                                                                Sait Faik Abasıyanık

12.12.2011

Olsada yesek II

Aynanin onu

neden ağladığımı bilmiyorum, diyorsun
çünkü bir şeyler değişiyor içinde
kendini ikna etmiyor düştüğün boşluk
bildiklerin başkalaşıyor gözlerinin önünde
yabancılığı öğreniyorsun

gece söndürür hayalet olmaya yetmeyenlerin ışığını
güçlü olmaya benden daha çok ihtiyacın var
çünkü haksız olduğunu
kalbinin bir yerinde biliyorsun
gündüzün kepenklerinde duyduğun güven
çelimsiz gölgelerin fısıldadığı
küçük sırlarla büyüyorsun

zamanın ve
aynanın önüne bırakılmış
kısa bir mektup bu
belki çok sonra anlayacaksın içindekileri

ama şimdi okuyorsun...


Mungan

5.12.2011

Blackmore's Night , "Mid Winter's Night"

BEIRUT , In the Mausoleum from The Flying Club Cup

Someone like you

Çizgi dünyanın en çapkın karakteri dizi oluyor.



"Yılların 'Otisabi'si dizi olmaya hazırlanıyor. Mizah dergisi Uykusuz'da Otisabi hikayelerini yazıp çizen Yılmaz Aslantürk, yayıncılık platformu D-Smart ile el sıkıştı. Otisabi karakteri D-Smart platformunda yayınlanacak bir dizi olacak."

no one knows...



"no one knows what it's like
 to be the bad man
 to be the sad man
 behind blue eyes

 no one knows what it's like
 to be hated
 to be fated
 to telling only lies

 but my dreams
 they aren't as empty
 as my conscience seems to be

 i have hours, only lonely
 my love is vengeance
 that's never free

 no one knows what it's like
 to feel these feelings
 like i do
 and i blame you

 no one bites back as hard
 on their anger
 none of my pain and woe
 can show through

 but my dreams
 they aren't as empty
 as my conscience seems to be

 i have hours, only lonely
 my love is vengeance
 that's never free

 when my fist clenches, crack it open
 before i use it and lose my cool
 when i smile, tell me some bad news
 before i laugh and act like a fool

 if i swallow anything evil
 put your finger down my throat
 if i shiver, please give me a blanket
 keep me warm, let me wear your coat

 no one knows what it's like
 to be the bad man
 to be the sad man 
 behind blue eyes"

The Who,  Who's next.

4.12.2011

"...ne yol kalıyor ne yolcu ne de kılavuz"






“Kuşlar bir araya toplanıp, bu zamanda hiçbir ülke padişahsız değil. Bundan böyle bizim de padişahsız kalmamamız lazım. Padişahsız ülkede nizam, intizam olmaz. Kendimize bir padişah seçelim diyorlar. Bu sırada hüthüt kuşu geliyor ve kendisinin Süleyman Peygamber'in mahremi ve onun postacısı olduğunu söylüyor. “Sizin zaten bir padişahınız var ama haberiniz yok. O bize bizden yakın da biz ondan uzağız. Daima padişah o dur. Adı Simurg’dur. Binlerce nur ve karanlık perdeler ardındadır. Gelin de onu arayıp bulalım.” diyor. Kuşların her biri bir özür (bahane) getiriyorsa da hüthüt, hepsine de birer birer kandırıcı, inandırıcı doğru cevaplar veriyor. Bunun üzerine hepsi birden hüthüt’ü kendilerine kılavuz yapıp yola düşüyorlar. Yolda hepsi yorgun bitkin bir hale geliyor ve yine birer birer karşı koymaya kalkışıyorlar. Hüthüt bıkmadan yorulmadan her karşı koymaya cevap veriyor  ve  önlerine istek, aşk, bilim (marifet), nazlanma (istiğna), birleştirme (tevhid), hayret ve yoksullukta yok olma (fakr-u fena) adları verilen yedi vadi daha bulunduğunu, bunları aştılar mı artık Simurg’a ulaşacaklarını söyler. Gene gayrete gelip yola düşerler. Fakat kuşların kimisi yoldaki engellerde kalıyor, kimisi yem isteğiyle bir yerlere dalıyor, kimisi aç ve susuz can veriyor. Sonuçta yüzlerce kuştan ancak “otuz kuş” bu vadileri aşabiliyor.
Bunlar Simurg’u soruyorlar. Tam bu sırada postacı hüthüt gelip Simurg’u istediklerini anlayınca, önlerine birer kağıt parçası koyup okumalarını söylüyor. Okudukça bütün yaptıklarının bu kağıtlarda yazılı olduklarını görüp şaşırıyorlar. Bu sırada Simurg görünüyor; fakat görünenin kendileri olduğunu ve kendilerinin Simurg'dan, yani mana bakımından “otuz kuş”tan ibaret bulunduklarını görüp büsbütün hayrete dalıyorlar.
Simurg 'tan ses geliyor “siz buraya otuz kuş geldiniz, otuz kuş göründünüz. Daha fazla, yahut daha eksik gelseydiniz o kadar görünürdünüz. Burası ayna’dır. Sözün kısası bu makamda hepsi Simurg’da gelip geçici oluyor. Artık ne yol kalıyor ne yolcu ne de kılavuz”
Fariduddin Muhammad İbn İbrahim Attar (1142-1225), Mantik Al-tayr.